25 Aralık 2011 Pazar

Gollum Ataşlara Yandı Gidiyooor

Ben bu yıl yüzükten ayrı düşeli
Her günüm bir yıla döndü gidiyor
Yine zindan oldu orta dünya başıma
Gollum ataşlara yandı gidiyor
Ömrüm boş hayale kandı gidiyor

13 Aralık 2011 Salı

Şekip, gidesim var artık...

Günlerdir kanepede uzanıp tv izlerken uyuyamıyorum. Bu durum üçlü koltuk üzerinde uyumaya alışmış, bir koltuk minderi gibi ona uyum sağlamış diri vicıdımda haliyle yorgunluk yaratıyor. Beni tv'den soğutan şey ise şike yasası. Tahliye olanlar, olmayanlar, hiç olamayacaklar, olmaması gerekenler derken konuya da iyice hakim oldum. Kurulacak bir spor mahkemesinde yargıçlık (yargıç derken?) yapabilirim. "Bi şike benzememiş bu" diyerek veto edilen yasanın tekrar meclisten geçmesiyle olaylar şikeyi de aştı, AKP'deki çatlaklara, selülitlere kadar geldi. Akşam haberlerden izlediğim ve okuduğum kadarıyla, Tayfur Havutçu, Aziz Yıldırım'a sarılıp ağlamış. Biliyorsunuz Tayfur Hoca (artık ben de böyle hitap edebilirim sanırım), Serdal Adalı ile daha bir kaç isim tahliye olurken, Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu gibi bazı Fenerbahçeli kişilerin tahliye talebi reddedildi. (AT BACAA Haber Ajansı). Ama ben bu ağlayarak ayrılma olayını anlamadım. Koca Aziz Yıldırım ya, Fenerbahçe'nin başkanı, diğeri koskoca Tayfur Havutçu, kaptanımız (bir Beşiktaşlı olarak ben adlı kitabım çıktı), Beşiktaş'ın teknik direktörü, ne bilim ağlar mı ya insan, hapishane bu kadar mı duygusal yapıyor insanı acaba. Aziz Yıldırım onlar giderken gözleri yaşlı eline bağlamasını alır ve;
-Şekip, gidesim var artık yalan dünyadan.
- dur başkanım ya sayım var akşam, nereye gidiyorsun...

8 Aralık 2011 Perşembe

Kedi Olmuş Gidiyorsun, Bana Veda Ediyorsun...


Güvenli internet dönemi geçtiğimiz günlerde başladı. Güven herşeyin temelidir. Birbirimize nasıl güveniyorsak, internetimize de güvenmeliyiz. Böylelikle internetteki rezil neşriyattan, sevdiklerimizi, eşimizi, dostumuzu, minik yavrılarımızı, yakışıklı heriflerden karılarımızı, taş gibi hatunlardan kocalarımızı koruyabiliriz. Yarınlara güvenle bakabiliriz artık. Tohumları fidana, fidanları ağaca, ağaçları ormana döndürebiliriz. Döndüremezsen döndürürler canııım, hadi beni ormana döndüür. Gazetelere bakar iken şu haber gözüme ilişti ( ilişmek kelimesi derhal yasaklanmalı bence), aha linki veriyorum; "Evrim" sansüre takıldı.

Haberde de görüldüğü üzere evrim teorisi çok iğrenç, kaka, ayıpçı bişeyken, bu evrim teorisini çürüttüğünü iddia eden ve Harun Yahya nikneymini kullanan birinin sitesi gayet güvenlidir. Ama benim anlamadığım bu antitez sitesi tezi hakkında bişey bilmeden ne işe yarar. Yani biz bişeye karşı olduğunu bildiğimiz birinden, nasıl karşı olduğu ile ilgili bilgiler alıyoruz ama neye karşı olduğunu bilmiyoruz. Evet bilmiyoruz. Mesela ben atom fiziğine de, profesörlüğe de lanet olsun diyip bunlara karşı bi websitesi açarım, kitap yazarım, atom fiziği ve profesörlük hakkındaki tüm kitapları toplatır, websitelerini kapatırım. Oh ne güzel, daha da top atsan yıkılmam. Bu arada evrim aldatmacası kitabını yazan, web sitesini yayınlayan Harun Yahya adlı kişinin internette bol kedi, inşallah ve maşallah içeren videoları var. Eğer maymundan değil de kediden geldiğimize inanıyorsanız (en azından bir kısım genç ve güzel hanım arkadaşların) bu videolar size evrim teorisini çürütmeniz konusunda yardımcı olabilir.
Yardımcı Kedi Peynirleri, maşallah...

30 Kasım 2011 Çarşamba

Her Türk Terhis Olur


Evet çok uzun bir aradan sonra yazmaya yeniden başlıyorum sayın seyirciler (cümlemin başında evet diyerek radyocu gibi bir giriş yaptım). Bu çok uzun arada her Türk vatandaşının boynunun borcu olan (tam olarak 30 bin lira bu borcun nakit karşılığı) askerlik vazifemi yerine getirdim. Bir yıl süren bu vazife yapışım, bugün itibariyle emekli teğmen olarak terhis belgemi alışımla sona erdi. Mantığın bittiği yerde askerlik başlar türünden geyiklere hiç girmicem, ama bu bir yıl içinde şunu öğrendim, hatta askere gittiğim ilk gün öğrendim de diğer günler bunu pekiştirmekle geçti; her türk asker doğmayabiliyor. Ben asker doğmayanlardanım, yok içimizde yok ne yapalım, bunu anlamak için askerlik yapmam gerekmiyordu lakin kader böyleymiş. Sonraki yazılarımda bir sürü askerlik anısı anlatıp insanları delirtmeden önce sizlere Turgut Uyar'ın aşağıdaki dizeleriyle şimdilik veda ediyorum (şiir paylaşmalar, veda etmeler, merhabalar felan, yakında burayı düşsel avuntular gibi ne bok olduğu belli olmayan facebook sayfalarına çeviricem) ...

Ah işte herşey orda...
Ben severim omuzlarımı bir gün
Sırmaları, apoletleri olmasa da.