9 Mayıs 2016 Pazartesi

Yeniden Başlamalı



Gülpembe bahar türküleriyle, kıyıda gölgesine oturup zeytin ağacının
Ben geldim derim eski günlerin düşelim yollarına kanayan sevgi çiçeğinin

4 Nisan 2016 Pazartesi

Yapılamayacaklar Listesi


Yapılacak her şeyi yaptım. En zoru sona saklanır her zaman.
Kendini affetmek en zorudur.

8 Mart 2016 Salı

Tek Taşımı Kendim Yaptım

Merhaba kadınlar,
Yazıma, Türkiye'deki kadın hareketinin içinin boşaltılmasında büyük emeği geçen, tek taşını kendi alan, kendini bir tüketim objesi olarak görmeye meraklı, erkekleri, dişiliği, çeşitli hediyelerle ödüllendirmesi gereken bir sponsor olarak gören zihniyetin önemli bir temsilcisi olan Gil Karaibrahimnil ve silah arkadaşlarını anarak başlamak istedim. Onlar, kadın ve erkeği birbirinin zıttı, kadınlığı tıpkı erkeklik gibi özel bir şey, bir marifet sanıyor. Onlar, özgür kadının, üreten değil de tüketen olduğunu düşünüyor. Onlar, sırf mobilya, beyaz eşya, tek taş yüzük satmak için, daha çok tükettirmek, daha çok kazanmak için, evliliği ve dolayısıyla anneliği de rekabet alanı haline getiriyor. Kadınlar, eşyaları, evleri hatta çocukları vasıtasıyla birbiriyle yarışıyor. Böylece, tek başına kadınlığın kusurlu olduğu algısı yaratılıyor. Belki çoğu bunları yaptığından habersiz.

Bugün, eşlerinden, sevgililerinden çiçek bekleyen, hayatındaki en feminist duruşu, tek taşını kendi almak olan, kadınlığı, annelik ile taçlanmadıkça, bir kusur gibi kabul eden erkek bakışına ikna olmuş sevgili kadın arkadaşlar, haklı mücadelenizi, erkeklere ve kapitalizmin aldatıcı kollarına bırakmayın. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun.

14 Şubat 2016 Pazar

AYRILIK SEVDAYA DAHİL


Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde keder
Uzak bir telefonda ağlayan, yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor, dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum, onu çok arıyorum
Her yerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hissettiğim an, demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları
Gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar, yaseminler, unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiçbir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte, her şey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yalnızlık, hızla alçalan bulutlar, karanlık bir ağırlık
Hava ağır, toprak ağır, yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz, yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen, bir yerin kesilir, fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı, hele elini bir tutan
Bilekleri, bembeyaz kuğu boynu, parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı, kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu, tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu
Ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye özgürlük
Mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen
Sanki ateşten bir tebessüm, zehir zemberek aşkımız

Attila İLHAN